Çok zeki olduğumdan değil, sadece sorunların üstünde daha çok duruyorum.
“Bir sorun mu var?” dedim düz bir sesle.Yine ne yaptığımı merak etmiyor
değildim.Ama Karol cevap vermek yerine gözlerini kırpıştırıp başını salladı.
“Yok bir şey.Odana çık.” Dedi emir verir gibi.
Tartışma konusu olacak cümle kursa da ağzımı kapalı tuttum.Kavga etmek ve
sinirlenmek en son isteyeceğim şeydi.Aldırmaz bir tavırla merdivenlere
yöneldim.Bu arada Karol’un da arkamdan kapıyı kapatıp dışarı çıktığını duymuştum.Odama
gelip çantamı yere bıraktım ve Adisson’u masaya,görebileceğim bir yere
yerleştirdim.Ama sonra aklıma gelen şeyle bunu yaptığıma pişman oldum.Üstümü
değiştirmek istiyordum ama bunu Adisson’a nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
Bir yandan da Mabelle’ı düşünüyordum.Onunla ne yapacaktım?Eğer bana inanmazsa
onunla bir daha arkadaş olabilecek miydim?Çocukluktan beri her olayına tanık
olduğum,en yakın arkadaşımı kaybetmek istemiyordum ama ona nasıl yaklaşacağımı
da bilmiyordum.
Ben inanmıştım.Adisson’u ilk gördüğümde deli olmadığımı anlamıştım ve ona
inanmıştım.Şimdi Mabelle’nin de bana inanması lazımdı.Eğer ben deli olsaydım
Adisson’u sadece ben görebilirdim.Ama Mabelle da gördü.Onunla resmen
konuştu.Demek ki inanması o kadar da güç değil.Belki de Adisson’un dediği gibi
gerçekten de zamana ihtiyacı vardır.Ama bir şeyi biliyordum ki ben ne kadar
gerekiyorsa beklerdim.Yeter ki en yakın arkadaşımla eskisi gibi olabileyim.Daha
tartışalı bir gün bile olmamıştı ve ben onu şimdiden çok özlemiştim.
Adisson yine benim bir şey düşündüğümü anlayıp soran gözlerle bana baktı.Sonra
bakışı yumuşadı. “Mabelle mi?” dedi tahmin yürüterek.Beni bu kadar kolay okuyabilmesine şaşırsam da,evet anlamında başımı
salladım.Gözlerim yanıyordu.Bunu fark eder etmez onları kırpıştırdım ve derin
bir nefes aldım.
“Onu çok özlüyorum.” Dedim üzgün bir sesle.Dudağım titriyordu ve her an
ağlayacağımı biliyordum.
Gözlerimi tekrar kırpıştırıp ‘musluğu’ kapattım ve tam o anda aklıma diğer
çizim geldi.Yatağımın üzerinde olan çantama ayağa kalkmadan uzandım ve
sürükleyerek elime aldım.Çizimi sonunda çantanın derinliklerinden bulup masaya,Adisson’un
yanına koydum.Çok mu yakın durmuşlar ne? Çizimi Add’dan biraz uzaklaştırdım ve
beğeniyle başımı salladım.
Kadın bana sinirli gözlerle bakıyordu. “Sonunda beni hatırladınız küçük
hanım.” Dedi dudağını küstahça büzerek.
Kadına yüzümü buruşturarak baktım.“Özür dilerim.” Diye karşılık verdim tepkisine şaşırarak.Onu yırtıp
atmadığıma dua etmeliydi!Hatama mazeret arayarak, “Hem zaten eve yeni geldik sayılır.” dedim.
“Sabahdan beri o çantanın içinde sıkışıp kalmıştım.Bu benim gibi narin,ince
ve güzel bir hanıma yapılacak şey mi ha?” dedi ağlamaklı bir sesle.Eliyle kendini yelpazeleyip etrafa bakınıyordu.
O anda içimden silgiyi alıp onun kıpırdayan hatlarını silmek geldi.Özellikle
de o öne uzamış dudaklarını!Ama derin bir nefes aldım ve öfkemi geri ittim.Ona
anlayışla başımı salladım.
“Üzgünüm,haklısın.Daha dikkatli olmalıydım.Ama sen de yeni canlanmış bir
çizim olarak fazla alıngansın bence.”
Bana anlayışlı olduğunu umduğum,ama yapmacık gibi görünen bir
gülümsemeyle baktı. “Evet,galiba sen de haklısın.Seni de anlamak gerek,” dedi.Etrafına
bakıp dudaklarını daha da büzdü ve “Bu odada yalnız kalmaya alışmış olmalısın.Birden
ortaya çıkıp seni rahatsız ettiğim için kusura bakma.”
O an cadıya ne kadar benzediği geçiyordu aklımdan.Her an eline asasını alıp
kazanının başına geçebilirdi.Az kalsın ‘kazan ister misin?’ diye
soracaktım.Ama düşündüklerimi dile getirmedim.Adisson’un yanında şu cadının
seviyesine inmeye hiç niyetim yoktu.Onun yerine “Evet,birden ortaya çıktığın
doğru.Yine de bunu anlaman büyük incelik.” Dedim ve sevimli bir şekilde
sırıttım.
Kadının her an bağırıp çağıracağını,ya da bizzat kendisinin benden bir kazan
isteyeceğini sanmıştım.Ama o beni şaşırtarak “Hadi bana bir isim ver.” Dedi
.Konu çok çabuk mu değişmişti ne?...
Önce ne dediğini anlamadım ama bir süre sonra,onu çizip canlanmasına neden olan
kişinin ben olduğumu hatırladım.Onun burada olmasına sebep bendim ve ona
yardımcı olmalıydım.Hep Kıpırdayan diğer
kadın diye seslenemezdim ona.
Elimi çenemin altına koydum ve
düşünüyormuş gibi yaptım.Aslında kadınla konuşur konuşmaz ona hangi ismin
yakıştığını bulmuştum.Ama yine de biraz beklemesinde sakınca yoktu.
Ona Grace
diyecektim.Hep nefret ettiğim isim.Nedeni yok ama hoşlanmıyordum bu
isimden.Seslenişinden,ya da yazılışından ola bilirdi.Ama hoşlanmadığım bir ismi
ona vermek içimi rahatlatmış ve beni biraz da olsun eğlendirmişti.
Gülümseyerek kadına baktım. “Grace” dedim dişlerimi kadına
göstererek.Ellerimi birleştirerek çenemin altına yelreştirdim ve gözleimi kırpıştırarak boşluğa baktım.“Bu ismi ne kadar çok seviyorum,bir bilsen.” dedim buğulu bir
sesle.Bu yeterli olurdu herhalde.Belki isimden hoşlandığımı düşünürse egosunu pohpohlamış olurum ve benimle doğru dürüst konuşur diye umuyordum.Kadın da bana bakıp ismi
beğenmiş gibi başını yukarı aşağı salladı.
“Evet,isim konusunda zevkliymişsin.” Dedi hala gülümseyerek.Onu memnun
ettiğime biraz da olsa rahatlamıştım.
“Ben de Adisson.Tanıştığımıza memnun oldum.” Dedi Adisson kadına çekingen
bir gülümsemeyle.O an Adisson’un odada olduğunu unutmuştum ve kendini bu şekilde
ortaya atmasından biraz rahatsız olmuştum.
“Ahhh,memnun oldum.Resim olmasaydık memnuniyetle elinizi sıkardım.” Diye
karşılık verdi Grace de yılışık bir şekilde.
“Ben de gırtlağını sıkardım!” diye mırıldandım kendi kendime.Sesli düşündüğümü geç de olsa farketmiştim.Nedenini
bilmiyorum ama bu kadının Adisson’la konuşma biçimi hoşuma gitmemişti.
Neden sonra toparlanıp bunda kötü bir şey olmadığını,ayrıca Adisson’un
kiminle konuşup konuşamayacağına karışmamamı kendime hatırlattım.Onu ben çizmiş
olabilirdim.Ama bu onun hayatına hükmedeceğim anlamına gelmiyordu.
“Bi şey mi dedin Eva?” diyen Adisson’un sesiyle kendime geldim.Benim Grace’e
mırıldandığımı duymuş olmalıydı.Mevsim tercihlerimizle birlikte duyu kapasitem
de ona geçmişti anlaşılan.Kulakları benimkiler kadar keskindi.
“Yok bir şey,” Dedim gülümseyerek.Sonra da yapmam gereken işi hatırladım.
“Add,şey…Benim üstümü değişmem lazım.” Dedim kıvrandığımı belli etmemeye
çalışarak.Biraz daha bekleseydim akşam yemeğini kaçırabilirdim.Aşağıdan
kimsenin beni seve seve beklemeyeceğine bahse girerdim.
Adisson şaşkınlıkla bana bakıyordu.Anlaşılan ne kastettiğimi anlamamıştı.
“Eee değiş o zaman.” Dedi bu normalmiş gibi.Kafası karşımış gibi bana bakıyordu.
“Hayır,eee yani sen burdayken…” Dedim lafı geveleyerek.Bunu nasıl
anlatacağımı bilemiyordum.Sen buradayken soyunamam diyemezdim ya.Ama Grace ne demek
istediğimi anlamış olmalıydı.
“Ay Add,anlamadın mı?Üstünü değişmek istiyor ve senden utanıyor.Ay ha ha.Ne
de utangaç bir kız bu?” Dedi abartılı bir kahkaha ve kalça oynamasıyla.Sonra da
“Eee tabi,yalnız yaşamış ya hep.Bir insana nasıl davranması gerektiğini
bilmemesi normal.” dedi kendinden emin bir tavırla.Ya ben bu kadını nasıl
çizmiştim ki?Nerede hata yapmıştım?
“Onun adı Adisson!”dedim sinirle.Adisson’a benim taktığım bir takma adla
hitap etmesi beni öfkelendirmişti. “Ayrıca ben bir insana nasıl davranacağımı
gayet iyi biliyorum.Kendine bir baksan iyi olur. ” diye ekledim sinirle.Bu
çizim insan olsa bile insan olamazmış gibi geliyordu bana.O kim oluyordu
da…Offff her neyse…
Grace bana cevap vermek yerine gözlerini devirdi ve dudağını sanki felç
olmuş gibi büktü.Acilen o dudakları silmeliydim.Hemen!
Sonra da Adisson’a baktım anlayışla.Ama o suratını asmış ve başını yere
eğmişti.Bu çizimde çok garip görünüyordu.İlk önce neden surat astığını
anlamamıştım ama,sonra Grace’e söylediklerimi üstüne alınmış olabileceğini
anlamıştım.Yaptığım yanlışı anlayınca ilk önce kendime koca bir lanet
okudum,sonra da toparlamak için bir kaç cümle düşünmeye çalıştım.Bunu Adisson’a
değil Grace’e söylemek istediğimi nasıl anlatabilirdim ki?!
Grace’e bakıp “Yani Grace'ciğim,sen kendini pek bizle karıştırma.” Deyip
gülümsedim.Sonra da Adisson’a göz attım.Yüzü birkaç çizgi farkla açılmıştı ve
gülümsüyordu.Ama bana çok ayıp der gibi bir bakış attığı zaman keyfinin yerine
geldiğini anladım.
Bu sefer de Grace somurtup,o ukala burnunu havaya kaldırdı ve “Ben de senle
konuşmaya pek meraklı değilim!” dedi.Sonra Adisson’a dönüp “Gözlerini kapa da
üstünü değişsin.Yoksa açlıktan ölecek!” dedi sinirli bir sesle.
“Ha,öyle ya?” dedi Adisson bana mahcup bir yüzle bakarak.
Yanaklarım kızarmaya fazla meyilli olmadığı için gerçekten Tanrıya
şükrettim.Çünkü şu anda utançtan yerin dibine geçebilirdim.Ondan utanmam çok
anormal bir durumdu ama,ne bileyim.Onun yanında kendimi hep diken üstünde
hissediyordum.Sanki her hareketim,her lafım onun gözündeki yerimi
etkileyecekmiş gibi geliyordu bana.Onu bu kadar önemsediğimi anlayınca şaşkınca
kendime gelmeyi emrettim.Ben böyle bir kız değildim ki?!
“Sen değiş canım üstünü.Ben sana bakmam.Hem zaten ben bir resimim.” Dedi
hayal kırıklığının açık olduğu bir sesle Adisson.
Elime demin kırdığım potu düzeltmek için fırsat geçmişti ve bunu kaçırmamak
için hemen harekete geçtim.
“Sen sadece bir resim değilsin Add.” Dedim ona bakarak. “Canlısın.Benim gibi
düşünüyor,duyuyor,konuşuyorsun.Dolayısıyla benden bir farkın yok.” Diye
ekledim ardından.Bunlar gerçek düşüncelerimdi ve onun da bilmesini istiyordum.
“Ne yani,ben de senin gibi düşünüyor,duyuyor,konuşuyorum.Ben neden çizim
oluyorum?!” diye araya girdi Grace.Ele geçirdiğim fırsatın içine ettiği için
onu her an kağıttan silebilirdim.
“Sen sayılmazsın,” dedim doğal bir sesle. “Seni hiçbir düşüncem olmadığı
anda çizdim.Ve bildiğim kadarıyla düşünce eseri olan çizimlerim
canlanıyor.Zaten bu yüzden senin ne diye canlandığını anlamış değilim ya.” Bu doğru değildi.Onu çizerken Karol'a kızdığımı anımsıyordum.Onun ne kadar küstah olduğunu falan düşünüyordum galiba.Tam hatırlamıyorum.
Grace’se cevap vermek yerine kollarını göğsünde kavuşturup gözlerini
devirdi ve beni her an aşağılayacak birkaç laf düşünüyormuş gibi kaşlarını
çattı.
Ama Adisson konuşunca ona dönmek zorunda kaldım.“Şu anda durduğum yere baksana.Sence buradan kıpırdayabilir miyim?Bir çizgi
filminden farkım yok.Benden çekinmen aptalca” dedi Adisson soruma yanıt olarak.
Kendi ellerimle boyadığım uzun parmaklarıyla oynuyordu.Ve bu haliyle gayet
tatlı görünüyordu.
“Olmaz öyle şey.” Dedim ve onu alıp ters çevirdim.Grace’i çevirmeme gerek
yoktu.Sonuçta kabul etmesem de ikimiz de aynı cinstendik.
Aceleyle dolabıma yürüyüp bir tişört ve pijama altlığı çıkardım.Okul formamı
çıkarıp dolaba astım ve tişörtü başımdan geçirdim.
“Mmm vücudun güzelmiş.” Dedi Grace tam o anda.Bunu beni sinir etmek için
yaptığına adım gibi emindim.
“Sıkı kalçalar.Dolgun göğüsler.” Dedi her kelimeyi uzatarak.Utançtan yerin
dibine geçebilirdim. Bilerek yapıyordu.Bu yüzden dinlememeliydim!
“Keser misin şunu!” Pijamayı ayağımın tekinden geçirmeye çalışırken sonunda
duramayıp cevabı yapıştırmıştım.Adisson’un muzipçe kıkırdadığını duyar
gibiydim.Demek düşündüklerim doğruydu!Orada Grace’in söyledikleriyle kendince
bir resim oluşturmuş olabilirdi bile!
Giyinip hazır olunca masaya yürüdüm ve Adisson’u tekrar eski haline
getirdim.Bunu biraz sert yapmış olabilirdim.Ama Adisson hiç sesini çıkarmamıştı.Sanırım hatasını biliyordu.Kıkırdamış ve beni utandırmıştı!
“Kim bilir kaç erkeğin aklını başından almışsındır sen.” Dedi Grace yine
kıkırdayarak.Ne olarak düşünüyordu beni acaba?!
“Eğer kesmezsen her an silgiyi alıp dudaklarını mahvedebilirim
biliyorsun değil mi?” dedim yapmacık bir gülümsemeyle.Adisson tarafaysa bakmamaya
çalışıyordum.Ona çok kızmıştım!
Neden utandığımı da anlamıyordum ya.Add bir resimdi ve ondan utanmam en
komik şeydi.Sonuçta kendi de dediği gibi çizgi filmden fırlamış haldeydi.Ama
yine de bir erkekti.İşimi garanti altına almalıydım.
Yerime oturdum.Tam tekrar Mabelle’i düşünmeye başlıyordum ki, penceremin taşlandığını duydum.Birileri
akşam akşam çıldırmış olmalıydı.Sandalyeden kalkıp pencereye yaklaştım.Kimse
duymasın diye yavaşça açıp başımı uzattım.Aşağıda ev halkından birileri varsa
işim bitmişti demektir.
Ama Karol,Mira ya da Jamie yerine Mabelle'i aşağıda dikilirken buldum.
“Mab?Ne oldu?” dedim kısık sesle.
“Seni görmem lazımdı.” Diye karşılık verdi o da.Sesinden pişmanlık ve
aynı zamanda heyecan okunuyordu.Karşılık vermeyip onun konuşmasını bekledim.O
da bunu anlayıp konuşmaya devam etti.
“Ben…ben seninle küs kalmaya dayanamadım.” Dedi mahcup bir sesle.Sonra da
parmaklarıyla oynamaya başladı.
O anda Mabelle’nin ne kadar iyi bir insan ve ne kadar harika bir arkadaş
olduğunu bir kez daha anladım.
Tüm hakları saklıdır ©
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder