Kendimize kim olduğumuzu hatırlatmak için hepimizin aynalara ihtiyacı var.
Karol omuzlarını düşürmüş yerdeki taşlara tekmeler savurarak
yürüyordu.Gerçekten de üzgün görünüyordu.Ve evdeki konuşmalardan anladığım
kadarıyla artık annesine boyun eğmek istemiyordu.Kendimi onun yerine koyunca
gerçekten de ona hak vermiştim.Emirlerine uymasını bekleyen ve kendisine tek
kelime bile söz hakkı tanımayan bir anneyle kim olsa sonunda delirirdi.Karol
fazla bile dayanmıştı.
Yine de benden özür dilemesinin ve böyle değişmesinin nedenini hala
bulamamıştım.
“Karol önümüzde.” Diye sesli düşündüm.Ama sonra dilimi tutamadığım için
kendime lanetler savurdum.Çünkü Adisson’un onun adını duyunca kaşları
çatılmıştı.
“Onun yanına gitmeyi düşünmüyorsun değil mi?” dedi sinirli bir sesle.
“Bilmiyorum,ola bilir.” Deyince de gözlerini devirip başını iki yana
salladı.
“Sana inanamıyorum!” dedi ardından.
“Ya senin onunla derdin ne söyler misin?!” deyip ona baktım.
“Benim onunla ne gibi bir derdim ola bilir ki?!Sadece…”
“Evet,sadece?”
“Sana..Sana davranışlarından hoşlanmıyorum.Bu yeterli değil mi?” dedi
kekeleyerek. “Hem bence sen de onunla fazla yakın olmasan iyi olur küçük
hanım.” Dedi ardından otoriter bir sesle.Adisson’la bu 1 hafta içinde birkaç
kez Karol’un tokadı hakkında konuşmuştuk.Ve o Karol’un bana bu şekilde
davranmasından hoşlanmadığını açıkça belirtmişti.
“Dediklerini düşüneceğim.” Deyip gülümsedim ben de.Ama hala neden Karol’dan
hoşlanmadığını tam olarak anlamamıştım.Tamam,Karol bana iyi davranmıyor olabilirdi ama Adisson’un ona karşı tavır almasına gerek yoktu ki.Karol benim
meselemdi.Ve hep öyle kalmasına gayret ediyordum.Adisson’un benim yüzümden
Karol'la,ya da başka biriyle derde girmesini hiç istemezdim.Çünkü bazen Karol’la
konuşacakmış gibi duruyordu.Ve bu hepimizi tehlikeye ata bilirdi.
“Ama yapmayacaksın değil mi?” dedi Add da bilgiç bir tavırla.Ben susunca da
“tahmin etmiştim” diye mırıldandı.
“Add ona düşman olmak için fazla nedenlerim var,evet,ama bu benim bi taş
kalpli olmam gerektiğini göstermez.Büyüklüğün bende kalması daha iyi.” Deyip
onu rahatlatmaya çalıştım.Ama işe yaradığından pek emin değildim.
“Delisin sen” değip başını iki yana salladı.
Onun verdiyi cevaba uygun zeki bir şey bulmaya çalıştım ve “seni ben çizdim
unutma” diye lafı yapıştırdım.Başını tekrar sırıtarak iki yana sallayışından
benim kazandığımı anlamıştım.
Oradan bile bana patronluk taslaması hoşuma gitmişti.Nedense artık kendimi
yalnız hissetmiyordum.Sanki hep varmış da ortaya çıkmayı ve yalnızlığımı
paylaşmayı bekliyormuş gibiydi Adisson.Ama bunu ona söyleyip egosunu tavana
yükseltmek gibi bir niyetim yoktu.Grace ise,evet o hala bana tam ısınamasa da
bazen gerçekten iyi anlaşıyorduk.
Karol hala yavaş adımlarla yürümekteydi.Ben de adımlarımı hızlandırıp ona
yetişmeye çalıştım.Ama yanına varınca ne diyeceğimi bile bilmiyordum.Mesafeli
mi davranmalıydım,yoksa onu teselli edip her şeyin iyi olacağı yalanını mı
söylemeliydim,bilmiyordum.Yine yanında olmam gerektiğini hissediyordum.Onun
teselliye ihtiyacı vardı ve ben her kesin derdini dinleyecek kadar arkadaş
canlısıydım.Bu her kes benim çocukluğumu zindan eden canavar ruhlu biri olsa
bile.Evet,ben işte bu kadar aptal ve unutkandım.Bana yapılanları unutmaya ve
yapanlara zeytin dalı uzatmaya hazırdım.Çocukluğum ve belki gelecek hayallerim
elimden alınsa bile umursamayacak kadar yufka bir yüreğim ve saf bir zihnim
vardı.
Ona yetiştiğimde derin bir nefes alıp varlığımı hissettirmek için hafifçe
boğazımı temizledim.Ama Karol muhtemelen adımlarımdan bile benim geldiğimi
anlamıştı.Kulakları o kadar keskindi ki odasında uyurken bile,ki odası da
benimki gibi evin en ücra köşesindeydi (görmemiştim ama Korin Hala söylerken
duymuştum ve aklımda nasıl kaldığını bilmiyorum) sokağın başında birini
boğazladıklarını duyabilirdi.Evet abartmıyorum,duyardı.
Bana her zaman inek yalamış gibi izlenimi veren,saçlarının jöleyle
yapıştırıldığı başını çevirip şaşkınca baktı.Burada,onun yanında durmamı
beklemiyor gibiydi.Açıkçası ben de beklemiyordum.
Her halde yanından geçip gideceğimi falan zannetmiş olmalıydı.O zaman beni
daha tanımıyor demektir.Ne kadar aptal olduğumu bir bilse…
Bana o hep attığı yine ne var bakışını fırlattıktan sonra sessizce bekledi.Yürümeye
devam ediyordu.Ellerini ceplerine sokmuş,hala taşlara bir iki tekme
savurmaktaydı.
Ne diyeceğimi bilmediğim için sadece önüme bakıp yürüyor,ilk onun
konuşmasını bekliyordum.Sonunda benden ses çıkmayınca “bi şey mi diyecektin?”
dedi sıkıntılı bir sesle.
“Hayır…belki konuşmaya ihtiyacın vardır diye bekledim.Hem aynı yolda
yürüyorsak neden seni görmezden gelmeliyim ki.” Dedim kuru bir sesle.Sesime
hiçbir duygu katmamaya çalışıyordum.Onun için endişelendiğimi düşünmesini
istemiyordum.Ki endişelenmiyordum da.Sadece benden özür dilemesinin bir nedeni
olup olmadığını merak ediyor ve değişen şeyi öğrenmeye çalışıyordum.
“Bence görmezden gelmelisin.” Dedi beni şaşırtmayarak.O hep
böyleydi.Diğerlerini bilmem ama beni hep kendinden uzaklaştırmayı ve düşman safhalarında
tutmayı severdi.
Birden ona bunları hak edecek kadar ne kötülük yaptığımı düşünmeye
başladım.Ben o eve geldiğim günü hatırlıyorum,daha dün gibi.Ve Karol o günden
bu güne zerre kadar değişmemişti.Hala o acımasız ve canavar kalpli
Karol’du…Sadece 1 hafta önce benden özür dilemesi her şeyin yoluna girdiği
anlamına gelmezdi.Peki o zaman benim burada,onun yanında ne işim vardı?
“Sadece konuşmak istersin diye düşündüm.” Dedim tekrarlayarak.Ve moralimi
bozmasına izin verdiğim için kendime kızdım.Onun yanına gelen,onunla konuşmak
isteyen bendim.Şimdi sinirlenmem yersizdi.Ona yaklaşırken böyle olacağını
bilmeliydim.
Başımı aşağıya eğip Adisson’a baktım.Kaşlarını çatmış bizi izliyordu.Ama
hiç birimize bakmıyordu.Etrafı,ağaçları seyrediyor gibiydi.Ve gözlerinden adeta
alevler fışkırıyordu.Sonra bana baktı ve ben demiştim der gibi kaşlarını
kaldırdı.Evet,haklıydı ve bu canımı fena halde sıkıyordu.
“Konuşmak istediğimi de nereden çıkardın?” dedi Karol ukala bir sesle.Sanki
savunmasının ineceğinden korkuyordu.
“Karol benimle sorunun ne,öğrene bilir miyim?” dedim aniden.Başımı kaldırıp
ifadesiz bir yüzle ona baktım.Az önce düşündüklerimi dile getirince kendimi
tutamadığım için bir kere daha koca bir küfrettim.
Soruma şaşırmış gibiydi.Bana bakıp cevabını düşünüyormuş gibi gözlerini
kıstı.
“Seninle sorunum mu?” dedi gülümseyerek.
“Evet,bana sanki dünyanın bütün kötü şeyleri benim eserimmiş gibi
davranmanın sebebini soruyorum.Neden?!” dedim kaşlarımı çatarak.Sesimin
gittikçe yükseldiğinin farkında değildim.
“Seninle bir sorunum yok Eva,saçmalama.” Dedi Karol sakin bir sesle.
“Öyle mi?Oradan hiç öyle gözükmüyor!” dedim sakin bir sesle.
Hep böyle çabucak duygu değiştirebilirdim.Burcum sağ olsun en gıcık
özellikleri benim etrafımda toplamıştı.Aynı anda sinirlenip ,bir anda sakinleşe
ve kahkalara boğulup mutlu olabilirdim.Ama yüzeysel tabi.İçim hep
aynıydı.
Karol hala bana sıkıntıyla gülümseyip cevap vermeye hazırlanıyordu.
“Sadece…sadece sana böyle davranmam gerektiğini hissediyorum.” Dedi ciddi
ciddi.Ben de sorduğum sorunun saçmalığına ve kendime daha da kızıp dişlerimi
sıktım.Ondan başka ne beklenirdi ki?Özrünü tekrar etse bile şaşırmam lazımdı.
Sinirlerime zorla hakim olmaya çalışıp “Ben senin o iğrenç hareketlerine
katlanacak bri şey yaptığımı hatırlamıyorum.” Dedim dişlerimin arasında.Ellerimi
yumruk yapmış ve Adisson’un olduğu kağıdı biraz sıktığımı fark etmiştim.Ama şu
anda sinirlerime hakim olmakta oldukça güçlük çekiyordum.
“Eva,senden özür diledim.Daha ne yapmam gerek?Buna bile dua etmen gerekmez mi
sence?”
“Doğru sen kibarlıktan anlamayacak kadar geri kafalı olduğun için yapacak
bir şey yok!En iyisi seni kendi başına bırakmak!Seninle konuşmak gibi bir aptallık ettiğim için kabahat bende!Afedersin!” dedim isyan dolu bir
sesle.Aslında ona değil,kendime kızgındım.Böyle olacağını bilmeliydim.
Onu beklemeden hızla bir kaç adım attım.Buradan ayrılmak bir anda en iyi
fikir gibi gelmişti.Ama Karol’un koluma asılıp beni geri çekmesiyle neredeyse
yere kapaklanıyordum.Ama dengemi kaybetmeyip yüzümü ona döndüm.
“Tamam,özür dilerim.Haklısın.Sana hep kaba davrandım.Bu zamana kadar
yapmadığım aptallık kalmadığının farkındayım.” Dedi mahcup bir sesle.Benden
ikinci kez özür dilemişti!Her an gökten taş düşmesini bekleyebilirdim.
Bunları söyleyenin Karol olduğuna kendimi zorla da olsa inandırıp konuşmayı
başardım. “Bi şeylerin farkında olmak iyidir Karol.Hele sen böyle bir ilerleme
kaydetmişsen bravo.” Dedim ukalaca.
Bana bakıp sırıttı “evet.Ve bir şeyde de haklısın.”
‘Neyde’ der gibi başımı iki yana salladım.
“Gerçekten konuşmaya ihtiyacım var.” Dedi dudaklarını sıkarak.Başını tekrar
önüne eğip cevabımı bekledi.
“Evet,kayda değer bir ilerleme.İnan bana beni kimse bu kadar şaşırtmamıştı.”
Sonra söylediğim cümledeki yanlışı farkedip “ah tabi biri hariç” dedim kendime
açıklama yaparak.Sonra da elimde tuttuğum Adisson’a baktım.O ise Karol’un hala
kolumu sıkı sıkı tutan eline bakıyordu.Ben de baktığı yöne başımı çevirip hızla kolumu kurtardım.
Bu hareketimden biraz şaşıran Karol benden bi kaç adım uzaklaşıp
rahatlamamı sağladı.Ve bunları neden yaptığını hala anlayamıyordum.Onun
konuşmak için neden bana ihtiyacı olsundu ki?Ben onun konuşacağı en son
kişiydim.Ama zaten kendim de bu yüzden gelmemiş miydim yanına?
“Konuşmak istediğin konu annen her halde ha?” dedim anlayışlı bi sesle.
“Eva terapistler gibi konuşmayı kes.Sadece konuşup olanları unutmam gerek o
kadar.Birazdan buraya psikolog koltuğu getirmenden korkuyorum.” Dedi.Elleri
hala ceplerindeydi.Ama başı artık dikti.Sanki bi şey onu rahatlatmış gibiydi.
“Tamam.” Dedim derin bi nefesi bırakarak.Neden konuşmam gerektiğini bir
türlü düşünemiyordum.Her şeyi hatırlamaya planlanmış olan beynim şu anda boş
bir saksıdan farksızdı.Her hangi konu bulmak bile o kadar zordu ki.Çünkü bu
güne kadar Karol’la yan yana durup iki kelime dahi etmemiştim.Onunla bir
araya gelince ya bağırıp çağırırdı,ya da
somurtup bir an önce yanından uzaklaşmamı tavsiye ederdi.
“Çizimlerinden bahsetsene.” Dedi aniden Karol ve elimde tuttuğum Adisson’a
baktı merakla.
“Ne?” deyip çığlık attım şaşkınca.
Evet der gibi başını yukarı aşağı salladı.
Bense daha ne kadar şaşıracağımı merak ederek ona baktım.Ciddi olup
olmadığını anlamaya çalışıyordum.Belki bu da Karol’un oyunlarından biriydi.Her
an bağırıp çağırmasını ve beni tersleyip çekip gitmesini bekliyordum.Mutlu
olduğumdan değil tabi ki.Sadece şaşırmıştım.
“Sen çizimlerimi mi merak ediyorsun?” dedim emin olmak için.
“Evet Eva,ne var bunda.Konuşmak istediğimi söyledim ya.Bu gün kavga
yok.Oyun da yok.Sadece konuşalım tamam mı?” dedi ciddi bi sesle. “evet anlat
bakalım en çok ne temalı çizimler yapıyorsun?Yani naturmorg falan mı?Yoksa
karakalem mi?”
O anda kahkaha atmamak için kendimi zor tutmuştum.Naturmorg mu?Ben mi?Yok
artık!!!
“Yok,ben giysi çiziyorum.Moda tasarım yani.” Dedim açıklamaya
koyularak.Çizimlerimi soran kim olursa olsun mutlaka cevap verirdim.Onlar
konuşmaya doyamadığım tek konuydu.
“Aaa anladım.Yanında var mı peki.Bir kaçına bakardım.” Sesi o kadar gerçekçi
ve merak doluydu ki bir an kendimi bir yabancıyla konuşuyormuş gibi
hissetmiştim.Başımı iki yana salladım hayal kırıklığıyla.Ve yola odaklandım bi
süre.Artık okula yaklaşmıştık.
“Çizimlerimi sadece resim dersi için getiriyorum.Öğretmenimiz bunlara
bayılır.” Dedim gülümseyerek. “Yanımda sadece bunlar var.” Deyip Adisson’la
Grace’i kaldırıp görmesini sağladım.Amacım ona uzaktan göstermekti.Ama elini
uzatıp almak isteyince de itiraz etmek için bi bahanem olmadığını
anladım.İsteksizce kağıtları ona uzatıp tepkisini bekledim.Muhtemelen her an
elindekileri havaya atıp deli gibi koşacaktı.Gözlerimi kapatıp çığlık duymayı
bekledim.
Koca sessizlik ve kuş sesleriyle karşılaşınca da gözlerimi açıp ona
baktım.Hala gözlerini Adisson’a dikmiş ifadesiz bi şekilde bakıyordu.Sanki bi
şeye kızmış gibiydi.Kaşlarını çatıp Adisson’u uzun süre inceledi.Grace’in
üstünde fazla durmadan tekrar Adisson’a geçince bi terslik olduğunu anladım.
Okul kapısına geldiğimizi anlayınca duraksayıp incelemeyi bitirmesini
bekledim.Benim durduğumu görüp durmuştu.
“Evet,bunu tartışlığımız gün görmüştüm.Hep böyle erkek resimleri de mi
çizersin?” dedi sert bi sesle.
“Hayır.Bu ilk.Sinir ve yoğun duygularla yapılmış bi çizim.” Dedim gururla.
“O yüzden mi her gün elinde taşıyorsun?” dedi aynı asabi ses tonuyla.Buna
dikkat etmesi bi daha şaşırmama neden olmuştu.
“Ne?O sadece bi çizim.” Dedim sonra dediğimden kendim de pişman
olmuştum.Çünkü bu dediklerimin hepsini Adisson’un duyduğuna emindim. “Ayrıca
bunu seni pek ilgilendiren bi yanı yok.Çizimlerim hakkında konuştuğumuzu
sanıyordum.Yanımda neyi taşıyıp neyi taşımayacağım seni ilgilendirmez!” deyip
lafı yapıştırmıştım.
“Tabi ki beni ilgilendirir.” Dedi Karol da gözünü Adisson’dan ayırmadan.
Sonra da kendi kendine konuşuyormuş gibi “Sanki…sanki gerçek gibi.” Dedi kısık
bi sesle.İnanamıyordum.Adisson’un ya da Grace’in alnında gerçek oldukları
yazmıyordu ki.Her kes neden aynı şeyi tekrarlayıp duruyordu?
“Saçmalama” dedim kağıtları Karol'dan bir hışımla alarak.Adisson’un zarar
görmediğini umuyordum.
“Diğer çizimlerini de görmek isterim.Hepsi buna benziyorsa iyi iş
çıkarmışsın demektir.”
“Onun adı Adisson! 'Bu' değil!” dedim yüksek sesle.Sesimin bu şekilde
çıkmasına ben de şaşırmıştım. “Hem nereden çıktı bu arkadaş canlısı tavırlar?”
“Aaa bi ismi de var demek?!” dedi Karol benim sorumu duymazdan
gelerek.Koyduğum isim ona komik gelmiş gibi sırıtıyordu.İnciyi aratmayan beyaz
dişleri simsiyah saçlarıyla fena halde zıtlık oluşturuyordu.
“Evet var!Nereden çıktı bu arkadaş canlısı tavırlar?” dedim sorumu
tekrarlayarak.
“Yanıma gelip konuşmak isteyen sendin,unutma.” Deyip ukalaca sırıttı.Sonra
da arkasını dönüp yürümeye başladı.Yürürken bana bakmadan “evde görüşürüz Cadı”
diye bağırdı ve beni sinirlendirmeyi yine başardı.
“Of ya” diye mırıldandım kendi kendime.Sonra da başımı eğip Adisson’a
baktım.
Kıpırdamadan durduğu ve beni ele vermediği için ona minnettardım. “Teşekkür
ederim Add” dedim gülümseyerek.Kurtulduğumuz için onun da rahatladığını
düşünmüyordum.
Ama bakışlarını bana çevirince gülümsemem yüzümde solmuştu.Bana diktiği
bakışlarında öyle bi şey vardı ki,resmen için sızlamıştı.Bunu yaptığıma
inanamıyordum.Adisson’un bakışlarında kırgınlık vardı.Adisson bana kırılmıştı.
“Add” dedim fısıltıyla.Birinin bizi görmesi artık umurumda değildi.Onun
yüzünde bir daha bu bakışı görmek istemiyordum.Evet,bundan emindim.Bana bir
daha bu şekilde bakmasını kesinlikle istemiyordum.
“Add sorun ne?” dedim kısık bi sesle.
“Yok bi şey” deyip bakışlarını indirdi.
“Var.Bana kırgınsın.Kızgın değilsin.Kırgınsın.Neden?”
“Umrunda mı?” dedi acımasızca.Kaşları çatılmıştı ve bu şekilde her zamanki
Adisson değildi sanki.Eski Adisson’u özlediğimi fark ederek tekrar konuşmaya
başladım.
“Umrumda tabi aptal.Sen benim için değerlisin biliyorsun.” Dedim
gülümseyerek.
“Onun yanında küçük düşürecek kadar değerliyim senin için Eva.Sadece ona
gösterip çizimim diye anlattığın bi kağıt parçasıyım o kadar!” sesi o kadar
kırılgandı ki ona bunu yaptığım için kendime lanet okudum.Benim ondan başka
konuşacak kimsem yoktu.Yanımda olması,sabahları beni uyandırması,ukala
yorumları beni rahatlatıyordu.O kırılınca sanki benim kalbim kırılmış gibi canım yanıyordu.Onu
üzdüğüm için canım yanıyordu.
“Add ben…ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.Ona gerçeği söyleyemezdim
ya.Yani düşünsene senin canlandığını duysa ne yapar?” Dedim hızlı
hızlı.Dediklerimde ciddiydim de.Onu üzmek,kırmak en son isteyeceğim şeydi.Bir şeyleri telafi etmeye ve kırdığım
kalbi düzeltmeye ihtiyacım vardı.Onu ne zaman bu kadar umursadığımı bilmiyorum
ama kalbindeki kırık benim de kalbimi acıtıyordu,bu kesindi.Ona her ne
yapmışsam ben bin kat daha fazla acı çekiyordum.
“Benim burada olduğumu söylemene gerek yoktu!Beni şu lanet olası çantana
tıkıp hiç göstermeyebilirdin!” deyip elini ensesine götürdü.Gerçekten çok
kırgın ve aynı zamanda sinirliydi.Buna bu kadar sinirleneceğini tahmin
etmemiştim.
“Saçmalama lütfen.Seni elimde tutuyordum.Ona nasıl yalan söylerdim?Seni
görmüştü.” Dedim açıklama yaparak.Ve gerçekten haklı olduğumu düşünüyordum.Onu
saklamak için yeterli zamanım yoktu.Hem ne diye saklayacaktım ki?Onu saklamak
için çizmemiştim.Birilerinin görmesinde bi sakınca yoktu.
“Beni resmen bir sirk oyuncusu gibi ona sergiledin!”
“Ben öyle bi şey yapmadım!”
“Yaptın!Ve bundan zevk aldın!”
“Saçmalama!Seni birine göstermekten zevk alacağımı sanıyorsan
yanılıyorsun.Ki bunun için seni sandığa bile kilitlemeye hazırım!” O kadar
sinirliydi ki sözlerimdeki imayı yakalayamamıştı.Ben de söylediklerimi
anlamadığı için şükredip onu sakinleştirmek için uygun cümleler aramaya
başladım.
“Eva sen bundan sonra ne yap biliyor musun?Beni evde bırak.Ben orada
iyiyim.Orada herkese sergilenmeden daha rahat olacağım sanırım.” Dedi keskin
bi sesle.Yüzünü buruşturup konuyu kapattığını gösterir gibi başını gelip geçen
ve bize aldırmayan öğrencilere çevirdi.Ama ben daha lafımı
bitirmemiştim.Dolayısıyla lanet olası konu da kapanmamıştı!
“Ne yani?Benimle gelmek seni bu kadar fazla mı rahatsız ediyor?Mabelle’le
tanışırken hiç öyle söylemiyordun ama.Neredeyse ,ağzının içine düşecektin!”
dedim sesimi yükselterek ve okul kapısından içeri bi adım attım.Yanımdan
geçenlerin bize baktığını fark etmiştim,ama umurumda değildi!
“Saçmalama lütfen.Aynı şey değil!” deyip alay eder gibi güldü.
“Bal gibi de aynı!Ne farkı var?”
“Şu farkı var!Mabelle senin hayatını zindana çevirip sonra da hiç birşey
olmamış gibi gelip sana şirinlik yapmıyor!”
“Karol bana şirinlik falan yapmadı Add.Sadece konuşuyorduk.”
“Öyle mi?Buradan hiç öyle görünmüyor!...Her neyse,bu pek beni
ilgilendirmiyor zaten.Bana açıklama yapmak zorunda değilsin.”
Yüzüme yumruk yemiş gibi yolun ortasında durmuştum.Adisson beni
umursamadığını,sadece kendi rahatını düşündüğünü az önce itiraf etmiş,ardından
da hiç bi şey olmamış gibi tekrar başını çevirip öğrencilerle ilgilenmeye
başlamıştı.
“Emin ol ilk iş odada sana rahat bir yer bulup oradan kıpırdamamanı
sağlamak olacak Adisson.” Dedim hayal kırıklığıyla.Sesimdeki soğukluğu anlayıp
anlamadığını bilmiyorum.
Son cümlesi “İyi olur Evanessa.Bu ikimiz için de en iyisi olacak.”
oldu.Sonra da onu buruşturup çantama attım…Kırılan sadece o değildi artık…
Tüm hakları saklıdır ©
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder